Burcu Fatinoğlu

Benim en büyük inancım din, irk, dil ayırmaksızın 7 milyar kişinin eşit olduğudur.

Fatinoğlu Holding’in Genç temsilcisi Başarılı iş Kadını Burcu Fatinoğlu ile iş hayatı ve kadin girişimci olarak, kadınların sosyal yaşamdaki hak ve hürriyetleri hakkında keyifli bir söyleyişi gerçekleştirdik.

Kısaca sizi tanıyabilir miyiz?

2003 yılında Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Tasarım ve Reklamcılık bölümünden mezun oldum. Evli 2 erkek çocuk annesiyim. Halen şirketimizin pazarlama ve reklam deparmanında kreatif direktör olarak çalışıyorum. Buna ilaveten ailemizin yapıp devlete bağışladığı Abidin Nesimi Fatinoğlu Bilişim Meslek ve Teknik Anadolu Lisesi’nde Vakıf Başkanlığı görevini devam ettiriyorum.

İş hayatına nasıl başladınız?

iş hayatına üniversiteden mezun olur olmaz kendi reklam ajansımı kurarak başladım. İlerleyen dönemlerde Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam ettim. Annelik ile beraber bir süre ara verdiğim mesleğime oğullarımın okula başlaması ile döndüm. Çalışmadığım diye düşündüğüm dönemlerde dahi tasarım düşüncesi zihnimi hiç boş bırakmadı. Kendimi geliştirerek tasarlamaya devam etmişim farkında olmadan. Incelemek, hayal etmek, tasarlamak benim parçam olmuş meğerse.

Köklü bir kuruluş olan Fatinoğlu Holding hakkında bilgi alabilir miyiz?

Fatinoğlu Holding Sanica markası altında 8 farklı grupta üretim yapmaktadır. Isı grubumuz olan panel radyatör, Akhisar Organize Sanayi Bölgesinde yılda 5.000.000 metretül üretim yapmaktadır ki; bu tesis panel radyatör üretiminin tek çatı altında yapıldığı dünyadaki en büyük örneğidir. Boru grubumuzun üretimleri İstanbul Beylikdüzü, Avcılar ve Elazığda devam etmektedir. Sanica markası ile üretim yapan Elazığ tesisimiz altyapı ve üstyapı boru grubunda Türkiyenin en büyük kapasiteli üretim tesislerinden biridir. Banyo grubumuz, lojistik, cam fabrikası, kalıp üretim tesislerimizde, İstanbul Beylikdüzü bölgesinde bulunmaktadır. Ayrıca Kanada, Macaristan, İtalya, Çinde ve İranda destek ofislerimiz ve depolarımız bulunmaktadır.

Siz Fatinoğlu Holding bünyesinde neler yapıyorsunuz?

Ben bünyemizde bulunan pazarlama ve reklam departmanında tüm reklam kampanyaları, kurumsal kimlik faaliyetleri, kampanya takipleri, görsel, yazılı, 3 boyutlu, mekan tasarımları gibi alanlarda kreatif destek vermekteyim.

Kadın girişimci olarak, kadınların sosyal yaşamdaki hak ve hürriyetleri Türkiye’de ne derece önemseniyor, ne derece dikkate aliniyor, bu bağlamdaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Kadın ve kadın Haklarını savunmak amacı ile kurulan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yeterli buluyormusunuz?

Bir kadın girişimci olarak düşüncem kadınların sosyal yaşamdaki hak ve hürriyetleri Türkiye de son yıllarda üzerinde durulan bir konu. Eğitim olanaklarının artması, medya yolu ile, kamu spotları ile, devletin açtığı eğitim merkezleri ile, kadın odaklı sivil toplumların artışları, kadının bir eş bir anne olarak iş hayatındaki haklarının artması, yasalarının genişletilmesi konunun üzerinde hassasiyetle durulduğunun ibareleri. Son yıllarda kadın girişimcilerin artış sayısını gururla izliyorum. Şunu çok net söyleyebilirim ki 1990 özellikle 2000 li yıllardan sonra hükümetler siyasal, ekonomik ve toplumsal gereçlerle kadınların girişimci olarak sağlanması yönünde destekleyici uygulamalar başlatmıştır. Geçmiş yıllara nazaran ben kendisini geçindiren, aile ekonomisine katkıda bulunan, kendisini ve ülkesini global platformlarda temsil eden başarılı kadınları daha çok görür ve gururlanır oldum.

Kadın ve kadın Haklarını savunmak amacı ile kurulan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini yeterli buluyormusunuz?

Kadın ve kadın haklarını savunmak için kurulan sivil toplum örgütlerini ve bu toplumların faaliyetlerini sayısal bazda yeterli buluyorum. Bu konu ile alakalı ülkemizde son yıllarda gerçekten çok önemli çalışmalar yürütülmektedir. Bu sivil toplumların görünür kalmayıp, toplum bilincine ciddi katkı sağladığını düşünüyorum.

Erkeğin baskın olduğu toplumda kadın erkek eşitsizlikleri hakkındaki konulara ve sorunlara, değinildiğinde feministlik ile yüz yüze gelinebiliyor, sizin bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

 Tarihten bugüne ataerkil bir yapıya sahip olduğumuzu biliyor, yaşamın her alanında hissediyoruz. Erk demek güç demek, erkek bu kelimeden türemiştir. Fakat ben bunu fiziksel bir güç olarak görmekteyim. Onun dışında sosyal, iş ya da aile yaşantısında eşitliğe inanıyorum. Aslında inandığım değerle ufak bir ironim de yok değil. Kadın korunması gereken kutsal bir varlık, erkek ise onun şefkatli, şeffaf kalkanı olmalı. Tabi dinamiklere göre konumlar, roller değişkenlik gösterebilir. Ben ne erkeği kadından, ne kadini erkekten üstün görmem. Benim en büyük inancım din, irk, dil ayırmaksızın 7 milyar kişinin eşit olduğudur.

İstatistiklere bakıldığında kadına karşı şiddet, dünyada en fazla karşılaşılan ve en az cezalandırılan suç olarak karşımıza çıkmakta. Bu üzücü gerçeğe esasen, sosyal devletlerin alması gereken tedbirler ve suçu işleyenlere uygulanacak yaptırımlar konusunda ne gibi adımlar atılması gerekir ? Bu üzücü tablo sizce nasıl değiştirilebilir?

Kadına yönelik şiddet tüm dünyada olduğu gibi maalesef ülkemizde de çözüm bekleyen toplumsal bir sorun. Ülkemizde özellikle son yıllarda bu konu ile alakalı önemli çalışmalar yapılmaktadır. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından başlatılan “Toplumsal Cinsiyetçi Eşitliğinin Geliştirilmesi” projesi, “Kadına Yönelik Aile içi şiddetle Mücadele” ile çalışmalar bir parça yaraya merhem oluyor diye düşünüyorum. Medyanın toplumda yaygın görüşün oluşum sürecinde önemli bir rol oynadığı aşikar. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamada ihtiyacımız olan bir parça hassasiyet. Medya ve sivil toplum örgütlerinin iş birliği ile bu yaramızı iyileştirmek en büyük temennim. Bu suçu işleyenlere ceza ise benim için çözüm değil. Küçük yaşta başlayan saygı eğitimi ile çözülebileceğini düşünüyorum. Kadınlara saygıyı öğretmek bence biz annelerin evlat yetiştirirken yardımda ilk adımımız olabilir.

Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlamada ihtiyacımız olan bir parça hassasiyet

Özellikle gençlerin ve çocukların aktif olarak televizyon seyrettiği saatlerde, genel şiddet içeren programların yayın kuşaklarında yer almamasının ve buna benzer radikal bir dizi tedbirinin, yetişmekte olan çocuk ve gençlerimizin potansiyel şiddet eğilimlerini zayıflatacağını düşünüyormusunuz?

Ben bu konu ile alakalı kendi yaşamımdan örnek verirsem, 2 erkek annesi olarak önce aile büyüklerimize, bizlere, arkadaşlarına, çalışanlarımıza saygı çocuklara ilk ve taviz vermediğim eğitimim oldu. Evimizde asla şiddet içerikli haber kanalları, film ve diziler açılmaz. Genç beyinlerin dikkatini çekecek, bilgi ile donatacak kanallar ile zihinlerini doldurmaya çalışıyorum. Çok gururluyum ki sosyal hayata karıştıklarında bunun geri dönüşlerini almaktayım. Şiddetin bir anlık görüntüsü bile bana göre beyin denen muhtesem makine tarafından bir yerlere kayıt ediliyor. Ve ben kayıtları ailem adına minimum seviyelerde tutmaya gayret ediyorum.

Avrupa kadınının yaşam standarları ile türk kadınının yaşam standartları arasındaki en belirgin farklar nelerdir?

Karşılaştımalı analiz günümüzde sıkça başvurulan ve hepimizin bildiği üzere oldukça geçerli bir yöntem. Ancak her durumda her durumda karşılaştırmalı analiz yapmanin doğru sonuçlara ulaşmamızda yeterli olmayacağı kanısındayım. Türk kadininin yaşam standartlarının, bu coğrafya ve kültürel normlarımız çerçevesinde değerlendirdiğimizde yavaş ve emin adımlarla iyileştiği görüşündeyim. Son dönemlerde kendine inanan, vizyon sahibi, eğitim seviyesi yüksek bir türk kadını portresi var karşımda.

Sevgililer günü ve anneler günü gibi bir çok özel günü başröl oyuncuları kadınlar, 8 mart dünya kadınlar gününde pekte fazla hatırlanmaz, görmezden gelinirler. Liberal bir pencereden bakacak olursak sizce bunun nedenleri neler olabilir?

Sevgililer günü, anneler, babalar, dünya kadınlar günü adı altında ismlendirilen günlerden ziyade bütün bir yıla yayılmış, sevgi çemberi ile donanmış hergünü özel yaşamak isterim ben. Yine de 8 Marti’in her türlü yayın organlarında, sanatsal ve kültürel etkinliklerle altının çizildiğini düşünüyorum.

 

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kadına seçme ve seçilme özgürlüğü tanınması başta olmak üzere, kadınların temel hak ve hürriyetlerine yaptığı devrimsel katkıların ardından bu bağlamdaki politika ve çalışmaları ne derece yeterli buluyorsunuz?

 Konunun çok geniş ve detaylı incelenmesi gereken bir konu olmasi sebebiyle 80 yılı aşkın süreci bir kalemde değerlendirmek çok sağlıklı değil. Yine de kabaca bahsedilecek olursa son 30-35 yillik dönemde “Kadına İlişkin Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi” konusunda 1985’te Birleşmiş Milletler sözleşmesini imzalamış olmamız bence büyük bir adım. Bunu takip eden süreçte yapılan bakanlık çalışmaları, kalkınma planları, üniversiteler bünyesinde açılmış araştırma merkezleri, kurulan dernekler, doğum izni, süt izni ve boşanma gibi konularda yapılan düzenlemelerden tutalım aile içi şiddete, töre cinayetlerine ilişkin bilinçlendirme çalışmalarına kadar birçok alanda ilerleme kaydedildi; kaydedilmeye devam ediyor. Birey olmayı başarabilmiş, hak ve özgürlüklerini bilerek kendi şansını yaratmayı başarmış, sevgi dolu ve saygi duymayı bilen aynı zamanda çevresine bunu aktarabilen, ev yaşamında olduğu kadar iş yaşamında da yükselebilen güçlü kadınlar profilinin gittikçe arttığını görüyorum. Uygulanan politikaların yeterliliğini ölçmek benim uzmanlık alanım değil ancak bir Türk kadını olarak geldiğimiz noktadan son derece memnunum.

 

VIP TURKEY 49